Nelson Mandela’nın “Eğitim dünyayı değiştirmek için kullanabileceğiniz en güçlü silahtır.” sözü eğitimin insanoğlunun hayatındaki önemini betimlemesi bakımından oldukça manidardır. Bununla birlikte, özellikle 21. yüzyılda eğitim bilimleri alanında yazılan bilimsel çalışmaların büyük bir kısmının giriş kısmında hızla değişen ve gelişen dünya, değişen veya güncellenen öğretim programları, öğrenciyi merkeze alan yaklaşımlar gibi bir dizi ifade görülmektedir. Bir akademisyen için artık klişeleşmiş olan ve oldukça kabul gören bu kalıpların pratikteki uygulamalara yansımalarındaki farklılaşmalar sıklıkla eleştirilmektedir. Öncelikle söylemek isterim ki bu durum, üzerine sayfalarca yazı yazılacak veya onlarca tez yürütülecek bir konu olmakla beraber bu yazının konusu değildir. Bu yazımızda öğrenci başarısına etkisi yıllardır tartışılan, hatta birçok uluslararası karşılaştırmalı araştırmada bir değişken olarak ele alınan ev ödevini ele alacağız.


Farklı amaçlar için verilen ödevlerin esasında iki temel hedefi gerçekleştirmeyi amaçladığı söylenebilir. Bunlardan ilki, okulda öğretimi yapılacak konu, kavram ya da kazanım için bir alt yapı oluşturmaktır. Akademik olarak hazırbulunuşluğun artırılması olarak ifade edilen bu amacın; öğretim programındaki kazanımların belirlenen takvimdeki işlenişinin sağlanması, öğrenciler arasındaki ön bilgi uçurumunun en aza indirgenmesi gibi bir dizi fonksiyonu vardır. Hatta son yıllarda ortaya çıkan, ülkemizde bir özel üniversite tarafından tüm öğrencilere uygulanan ve dünyada öğrenci başarısına olumlu katkısı olduğu yönünde onlarca makale olan “flipped-classroom” yani “ters-yüz edilmiş” yaklaşımın çıkış noktası da tam olarak budur. Bu yaklaşıma göre öğrenci dersten önce web tabanlı bir sistemde dersle ilgili ön çalışmalar yapacak, sınıf ortamında ise yüzyüze eğitim gerçekleştirilecektir. Diğer bir değişle öğretmenlerin yıllardır kitap üzerinden öğrencilerinden ön hazırlık yapmalarını istemesinin teknoloji katılmış hali tersyüz edilmiş sınıf modelidir (Alsancak-Sırakaya, 2017). Ödev verilmesinin ikinci amacı ise öğrenmelerin sürekliliğinin yâni kalıcılığının sağlanmasıdır. Bilgiyi işleme kuramına göre işlemsel bellekteki bilgilerin kalıcılığı yapılacak olan ek aktivitelere bağlıdır. Sınıf içinde yapılan eğitimin sınırlı bir zamanda olması, bahsedilen ek aktivitelerin okul dışı zamanda yapılmasını gerekli kılmaktadır.



“Ev ödevi başarıya etki eder mi?” sorusunu yanıtlayabilmek, her şeyden önce somut verilerle yanıtlandırılabilecek bir araştırma sorusudur. Lakin bu sorunun cevabını dert edinen (belki de dert edinmemişizdir) tek ülkenin biz olmadığını bir kenara not edelim. Herkes tarafından bilinen uluslararası karşılaştırmalı TIMSS (Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması) araştırmasında ele alınan değişkenlerden biri olan ev ödevi ile akademik başarı arasındaki ilişki, Avrupa’nın farklı ülkeleri için farklı sonuçlar ortaya koymuştur. 30 ülkeden yaklaşık 185.000 öğrencinin katılımından elde edilen TIMSS 2011 verilerine göre ülkelerin genelinde 4. Sınıf öğrencilerinin ev ödevine harcadıkları süre akademik başarıları için bir gösterge olmamıştır. Örneğin ev ödevine en fazla zaman ayıran ülkelerden biri olan Romanya için TIMSS sonuçları iç açıcı değilken benzer sonuçlar Rusya için geçerli olmamıştır. Rusya için hem ev ödevine harcanan zaman fazla iken akademik başarı da karşılaştırma yapılan çoğu ülkeden fazladır. Ayrıca bu sonuçlar ev ödevinin tümüyle öğrenci başarısını negatif yönde etkilediği sonucunu doğurmamakla beraber verilen ev ödevi sürelerinin karşılaştırılmasını içermektedir. Ülkemizin de içinde yer aldığı ve 15 yaş grubu öğrencilerle yürütülen PISA 2015 sonuçlarına göre ülkemiz ev ödevine ayrılan sürede başlarda yer alırken akademik başarı yönünden sonlarda yer almıştır. Bu ise akıllara “ne kadar ödev olmalı?” sorusunu getirebilir. Bu noktada  Fernández-Alonso, Suárez-Álvarez ve Muñiz’in (2015) 14 yaş grubu İspanyol öğrencilerle yapmış olduğu araştırma, ev ödevine ayrılan sürenin bir noktaya kadar başarıyı artırdığını ancak belli bir süreden sonra başarıya negatif etki ettiğini ortaya koymuştur (Bakınız Şekil 1).



Çalışma sonucunda araştırmacılar öğrencilere günde 1 saat ev ödevi vermenin ideal olduğunu belirtmişlerdir. Diğer taraftan bazı araştırmacıların sınıf seviyesini göz önünde bulundurarak yaptığı araştırmalar, ilkokulda ev ödevinin akademik başarıyı yordamada zayıf, ortaokulda orta ve lisede daha fazla etkisi olduğunu ortaya koymuştur (Cooper vd., 2006).


Sonuç olarak ev ödevinin farklı sınıf kademelerinde farklı etkisinin olduğu, ancak bu etkinin her ülkede geçerli olmak zorunda olmadığı söylenebilir. Ders çalışmanın da bir alışkanlık olduğu ve ev ödevlerinin bunu sağlayacak bir araç olarak görülmesi gerektiği unutulmamalıdır. Jackson’un dediği gibi, ev ödevi fikrinin çıkış noktası sürdürülebilir öğrenme alışkanlıklarının oluşturulmasıdır. Unutulmaması gereken diğer bir nokta ise geniş katılımlı araştırmaların önemli bir kısmında ev ödevinin başarı üzerinde özellikle ilerleyen kademelerde etkisinin olduğudur.


DersAsistan Eğitm Uzmanı



Kaynaklar


Cooper, H., Robinson, J. C., & Patall, E. A. (2006). Does homework improve academic achievement? A synthesis of research, 1987–2003. Review of educational research76(1), 1-62.


Fernández-Alonso, R., Suárez-Álvarez, J., & Muñiz, J. (2015). Adolescents’ homework performance in mathematics and science: Personal factors and teaching practices. Journal of Educational Psychology107(4), 1075.


Sırakaya, D. A. (2017). Oyunlaştırılmış Tersyüz Sınıf Modeline Yönelik Öğrenci Görüşleri. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi36(1), 114-132.